iş kazası hesaplama trh olmalı yargıtay kararları

  • Anasayfa
  • Genel
  • iş kazası hesaplama trh olmalı yargıtay kararları

Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas Karar
2020/9717 2021/2003
T Ü R K M I L L E T I A D I N A
Y A R G I T A Y I L Â M I
Bölge Adliye
Mahkemesi : Istanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi
Tarihi : 09/05/2019
No : 2018/2879-2019/1067
Davacı : Selçuk Çalparmak adına Av. Sahra Gencer Davarcı
Davalılar : 1- Karahan Ins. San. ve Dıs Tic. Ltd. Sti.
2- Vektör Ins. Mimarlık San. ve Tic. A.S.
Ilk Derece
Mahkemesi : Istanbul Anadolu 28. Is Mahkemesi
Tarihi : 05/07/2018
No : 2017/231-2018/406
Dava, sigortalının is kazasından sürekli is göremezlige ugraması nedeniyle
maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine iliskindir.
Ilk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kısmen
kabul ve kısmen reddine dair dair verilen karara davacı vekili tarafından istinaf yoluna
basvurulması üzerine, Istanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesince
davacı vekilinin istinaf basvurusunun esastan reddine karar verilmistir.
Istanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesince verilen kararın,
davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteginin süresinde oldugu
anlasıldıktan ve Tetkik Hâkimi Güner Durmus tarafından düzenlenen raporla
dosyadaki kâgıtlar okunduktan sonra isin geregi düsünüldü ve asagıdaki karar tespit
edildi.
I-ISTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin 03.06.2011 tarihli is
kazasında sürekli is göremezlige ugradıgı iddiasıyla fazlaya iliskin talep hakkı saklı
olmak üzere 5.000,00 TL maddi tazminatın, kaza tarihinden itibaren isleyecek yasal
faiziyle birlikte davalılardan müstereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini
talep etmistir.
Davacı vekili ıslah dilekçesiyle maddi tazminat istemi yönünden fazlaya iliskin
talep hakkı saklı kalmak üzere 78.535,90 TL’ye artırmıs, basvurma harcını da
yatırmak suretiyle 10.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren isleyecek
yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmistir.
II-CEVAP
Davalı Vektör Ins. Mimarlık San. ve Tic. A.S. davacının insaatta kalıpçı
ekibinin içindeyken, tecrübesiz olması nedeniyle çay yemek islerine bakmak için
görevlendirildigini, kendisine bir görev verilmedigi halde insaatı izlerken tahtaya
ESAS NO : 2020/9717
KARAR NO : 2021/2003
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
basıp düsmesi sonucu kazanın meydana geldigini, davacı jandarma ifadesinin bu
yönde oldugunu, davacının sikayetçi olmadıgını davanın reddine karar verilmesini
talep etmistir.
Davalı Karahan Ins. San. ve Dıs Tic. Ltd. Sti. cevap dilekçesine
rastlanılmamıstır
III-MAHKEME KARARI
A-ILK DERECE MAHKEME KARARI
“1-Davanın kısmen kabulüne
2-Is kazası sonrası olusan is görmezlik ve maluliyet durumuna göre bilirkisi
raporunda belirtilen 78.535,90 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 03/06/2011
gününden itibaren isleyecek yasal faizi ile,
3- Davacının yasadıgı kaza ve sonrasındaki sosyal ve psikolojik etkiler ile
maluliyet oranı göz önünde bulundurularak, takdiren 9.450,00 TL manevi tazminatın
kaza tarihi olan 03/06/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müstereken
ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” seklindedir.
B-BAM KARARI
“Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile
kamu düzeni dikkate alındıgında Ilk Derece Mahkemesi kararında mahkemenin vakıa
ve hukuki degerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırılık
bulunmadıgı anlasılmakla, davacı vekilinin istinaf basvurusunun 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 ve 355. maddeleri geregince esastan reddine,”
seklindedir.
IV-TEMYIZ KANUN YOLUNA BASVURU VE NEDENLERI:
Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle, Yerel Mahkemece hükme esas alınan
hesap raporunda, tanık beyanları ve meslek odasından gelen yazı cevabının dikkate
almadıgı, re’sen davacının TÜIK verilerine göre gelir elde ettiginin kabulü ile
yapıldıgı, rapora yönelik itirazlarının Yerel Mahkemece dikkate alınmadan hüküm
kuruldugu, bilirkisinin mahkemenin takdir yetkisine müdahale niteliginde olan
raporunun kabul edilemeyecegi, agır is kolunda çalısan müvekkilinin asgari ücretin
biraz üzerinde bildirilen TÜIK rakamları üzerinden çalıstıgının kabulünün hayatın
olagan akısına aykırı oldugunu, 1931 yılı Fransa kosullarını yansıtan PMF tablosu
uygulamasından vazgeçilerek Türkiye kosullarını daha iyi yansıtan TRH-2010 bakiye
ömür tablosunun maddi zarar hesabına esas alınması gerektigini, Bakiye ömrün kaza
tarihi itibariyle degil fiili durumu yansıtan rapor tarihi itibariyle hesaplaması
gerektigini belirterek kararın bozulmasını talep etmistir.
V-ILGILI HUKUK KURALLARI VE INCELEME:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandıgı gerektirici
sebeplerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacı vekilinin asagıdaki bendin
kapsamı dısındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, is kazası sebebiyle sürekli is göremezlige ugrayan sigortalının maddi
ve manevi tazminat istemine iliskin olup, bu tür davalar nitelikçe Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından karsılanmayan davacı zararlarının giderilmesine iliskindir.
Uygulamada, (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin kabulüne göre de; sigortalının
veya hak sahibinin bakiye ömürlerinin tespiti noktasında 1931 tarihli “PMF
(Population Masculine et Feminine)” Fransız yasam tablosundan yararlanılmakta ise
de; Hazine Müstesarlıgı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri
ESAS NO : 2020/9717
KARAR NO : 2021/2003
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
Bölümü, BNB Danısmanlık, Marmara Üniversitesi ve Baskent Üniversitesi’nin ortak
çalısmalarıyla “TRH2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıs olup,
Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012/32 sayılı Genelgesiyle de ilk pesin sermaye
degerlerinin hesabında anılan tabloların uygulanmasına geçilmistir.
Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçege
en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda, Dairemizin kurum tarafından
açılan rücu davalarında da istikrarlı bir sekilde uyguladıgı üzere, ülkemize özgü ve
güncel verileri içeren, “TRH 2010” tablosunun is kazası ve meslek hastalıgından
kaynaklı maddi tazminat davalarında da bakiye ömrün belirlenmesinde nazara
alınması gerektigi açıktır.
Eldeki davada, hükme esas alınan ve davacının ıslah dilekçesinin dayanagını
olusturan 22.01.2018 tarihli hesap raporunda yukarıda açıklamaların aksine bakiye
ömrün tespitinde “TRH 2010” tablosu yerine, “PMF 1931” tablosu uygulanması
hatalı olmustur.
Bu açıklamalar dogrultusunda mahkemece yapılacak is, davacının maddi
tazminatının hesabı noktasında hükme esas alınan ve davacının ıslahının dayanagını
olusturan 22.01.2018 tarihli hesap raporunda bakiye ömür tablosu olarak TRH 2010
tablosunu esas alarak davacının bakiye ömrünü belirlemek, bu hesap raporunda esas
alınan bilinen (islemis) dönem sonu tarihini ve bakiye ömür tespiti haricindeki diger
verileri gözetmek, bu tarihten sonra yürürlüge giren asgari ücretteki degisiklikleri
rapora yansıtmamak suretiyle davacının maddi tazminat alacagını belirletmek,
davacının talebini de gözeterek maddi tazminat istemi hakkında bir karar vermekten
ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek yazılı sekilde
hüküm kurulması, hatalı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli
ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesinin istinaf basvurusunun
esastan reddine iliskin kararının kaldırılarak Ilk Derece Mahkemesince verilen hüküm
bozulmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi kararının
HMK’nın 373/1 maddesi geregince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi
hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren
Ilk Derece Mahkemesine, kararın bir örneginin Bölge Adliye Mahkemesine
gönderilmesine, Üyelerden Ahmet Yener’in muhalefetine karsı, Baskan Mustafa Tas,
Üyeler Ali Inceman, Yılmaz Akıncı ve Serafettin Özyürür’ün oyları ve oyçokluguyla,
23.02.2021 gününde karar verildi.
Baskan
M. TAS
Üye
A. INCEMAN
Üye
A. YENER
Üye
Y. AKINCI
Üye
S. ÖZYÜRÜR
(M)
E.Ü.G.
Karsılastırıldı.
K.Sefi: T.CÖMERT
ESAS NO : 2020/9717
KARAR NO : 2021/2003
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
MUHALEFET SERHI
Sayın çogunluk tarafından temyize konu davada “Gerçek zarar hesabı özü
itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçege en yakın verilerin kullanılması
esastır. Bu durumda, Dairemizin kurum tarafından açılan rücu davalarında da istikrarlı
bir sekilde uyguladıgı üzere, ülkemize özgü ve güncel verileri içeren, “TRH 2010”
tablosunun is kazası ve meslek hastalıgından kaynaklı maddi tazminat davalarında da
bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınması gerektigi açıktır.” Gerekçesiyle is
kazası sebebine dayalı maddi tazminat istemli davalarda, bakiye ömür tablosu olarak
“TRH 2010” tablosu esas alınması gerektiginden bahisle bozma kararı verilmis ise de;
asagıda ifade edilen gerekçelerle çogunluk görüsüne katılamamaktayım. Söyle ki:
1- Is kazası ve meslek hastalıgı hukuksal sebebine dayalı sigortalı ve hak
sahipleri tarafından açılan dava dosyalarının maddi tazminat hesabı noktasında yasal
dayanak 818 sayılı Borçlar Kanunu dönemi için anılan kanunun 41 vd. maddeleri,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun dönemi için ise 49 vd. maddeleri olup, anılan
maddelerde hesabın yapılacagı süre; yani bakiye ömür için esas alınması gereken
tablo konusunda herhangi bir belirleme yapılmamıstır.
Anayasa Mahkemesinin 09.10.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan
17.07.2020 tarihli ve 2019/40 sayılı kararıyla Karayolları Trafik Kanunu’nun Zorunlu
Trafik Sigortasına iliskin 90 ve 92. maddelerinde yer alan “Trafik Sigortası Genel
Sartları” ifadeleri iptal edilmis bu iptal kararı ile sigorta genel sartlarında yer alan
TRH 2010 isimli bakiye ömür tablosunun uygulanmasına dair zorunluluk da ortadan
kalkmıstır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 25.11.2013 Tarih, E. 2013/11532, K.
2013/16442 sayılı kararında da belirtildigi gibi “Sosyal Güvenlik Kurumunda
uygulanması zorunlu olan PMF 1931 Yasam Tablosu’nun yasal dayanagı 506 sayılı
yasanın 22. maddesi olup, is kazalarıyla meslek hastalıkları ve analık sigortaları
hakkında 4722 sayılı kanuna ek olarak (Çalısma Bakanlıgı ile Saglık ve Sosyal
Yardım Bakanlıgı tarafından birlikte) hazırlamıs ve 1965 yılında yürürlüge
konulmustur. Her ne kadar 5510 sayılı yeni Sosyal Güvenlik Yasası’nda paralel bir
hüküm bulunmamakta ise de; geçici 3. madde hükmü geregince yeni düzenleme
yapılıncaya kadar aykırı olmayan hükümler uygulanmaya devam edecektir.” Baska
bir ifade ile SGK ile Yargı kararlarında PMF 1931 Yasam Tablosuna göre gelir
baglanmaya ve tazminat hesaplanmaya devam edilecektir.
Somut olay bakımından, sigortalı ve hak sahipleri açısından açılan ve SGK
tarafından giderilmeyen zararın isveren ve is kazasının gerçeklesmesinde kusuru
bulunanlardan tazminine yönelik davada SGK’nın taraf olmadıgı dikkate alındıgında,
SGK’nun 2011/58 ve 2012/32 sayılı genelgeleri ile uygulanmasını zorunlu hale
getirdigi “TRH 2010” isimli tablonun davamız kapsamında uygulanma
zorunlulugunun bulunmadıgı açıktır.
Yasal düzenlemeler bu sekilde olmakla beraber son tarihli Yargıtay daire
içtihatları da degerlendirildiginde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 08.12.2020 tarih
2019/5969 E – 2020/7461 K, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 15.01.2020 tarih
2018/2651 E, 2020/70 K, Yargıtay11. Hukuk Dairesi’nin 09.09.2019 tarih 2018/3706
E, 2019/5177 K, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 10.02.2020 tarih 2018/4934 E –
2020/921 K, sayılı kararlarında maddi tazminat hesabında bakiye ömür tablosu olarak
ESAS NO : 2020/9717
KARAR NO : 2021/2003
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
“PMF 1931” isimli bakiye ömür tablosunu uygulamaya devam ettigi anlasılmaktadır.
Bu yönüyle “TRH 2010” tablosunun is kazası ve meslek hastalıgı tazminat davaları
için uygulanmaya baslaması, tazminat davalarının tamamında aynı tablonun
uygulanmasını temin açısından Yargıtay Daireleri arasındaki içtihat farklılıgını
gidermeyecektir.
Öte yandan, PMF (Population Masculine et Feminine) tablosunun Fransız
kökenli olup, 1931 tarihli olması, aradan geçen süre nedeniyle bakiye ömür
sürelerinde degisikliklerin oldugu, TRH 2010 tablosunun ise Türkiye’deki yasam
süreleri dikkate alınarak hazırlandıgı yönünde ögretide ve uygulamada elestirileriler
ileri sürülmekte ise de; TRH 2010 tablosunun yayınlandıgı günden kararın verildigi
bu tarihe kadar 11 yıllık sürenin geçtigi ve uygulanmaya devam edilmesi halinde de
bu sürenin daha da artacagı dikkate alındıgında, TRH 2010 tablosu için de aynı
elestirilerin geçerli oldugunu dikkate almak gerekmektedir. Ayrıca TRH 2010
tablosunun güncellenmesine yönelik çalısmaların hali hazırda devam etmekte oldugu;
güncel bir bakiye ömür tablosunun yayınlanması halinde bu tablonun TRH 2010
tablosu üzerinden karara baglanmıs dosyalara uygulanması yönünden verilecek baska
bir kararın taraflar arasında olusan hak dengesini bozucu olacagı da gözden
kaçırılmamalıdır. (Bkz: TRH 2010 tablosunun güncellenmesine dair: Sevilay
Açıkalın, Türkiye 2010 – 2020 Yılları Arası Erkek Hayat Ve Hayat Annüite
Tablolarının Hazırlanması Ve Net Tek Prime Geçis, Yüksek Lisans Tezi, Baskent
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sigortacılık Ve Risk Yönetimi Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Programı, 2016)
2- Bu asamada kararlarda belirliligi ve içtihatlarda istikrarı temin açısından
hukuki güvenlik ilkesi üzerinde durmak faydalı olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, milli dayanısma ve adalet anlayısı içinde; insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiligine baglı, baslangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir,” hükmüne yer verilmistir.
Anayasanın 2. Maddesinde ifadesini bulan “Hukuk Devleti”, insan haklarına
saygılı ve bu haklan koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran bunu sürdürmekte
kendini yükümlü sayan bütün eylem ve islemleri yargı denetimine baglı olan devlettir.
Hukuk devleti ilkesi; devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak
egemenliginin bulunmasını, yasa koyucunun da her zaman Anayasa ve Hukukun
üstün kuralları ile kendisini baglı saymasını gerektirir. Bu baglamda yasa koyucunun
yasal düzenlemelerin yapılması sırasındaki takdir yetkisi, sınırsız ve keyfi olmayıp,
hukuk devleti ilkeleriyle sınırlıdır. Hukuk Devleti ilkesi ile dogrudan ilintili olan bir
diger kavram ise “Hukuki Güvenlik Ilkesidir”. Hukuki güvenlik ilkesi ise kural olarak
yasaların geriye yürütülmemesini gerekli kılar.“Yasaların Geriye Yürümezligi Ilkesi”
uyarınca yasalar kural olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, islem ve eylemlere
uygulanmak üzere çıkarılırlar. Yürürlüge giren yasaların geçmise ve kesin nitelik
kazanmıs hukuksal durumlara etkili olamaması hukukun genel ilkelerinden
“Kazanılmıs Hakların Korunması” ilkesinin geregidir. Bununla birlikte hukuki
güvenlik ilkesi belirliligi de gerektirir. “Belirlilik Ilkesi” yükümlülügün hem kisiler,
hem idare, hem de kanun kurallarını somut hukuk uyusmazlıklara uygulayan yargı
merciileri yönünden belli ve kesin olmasını, yasa kuralının ilgili kisilerin mevcut
sartlar altında belirli bir islemin ne tür sonuçlar dogurabilecegini makul bir düzeyde
ESAS NO : 2020/9717
KARAR NO : 2021/2003
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
öngörmelerini mümkün kılacak sekilde düzenlenmesini gerekli kılar.
Bilindigi üzere Adli Yargı alanında Ilk Derece Mahkemeleri ve Bölge Adliye
Mahkemelerince verilen kararların temyiz incelemesini yapan Yargıtay’ın, davalara
uygulanması gereken kuralların yorumu konusunda yeknesaklıgı ve bu yorum
dogrultusunda olusturdugu içtihatlar arasında birligi saglayarak “hukuki güvenlik
ilkesini”teminle yetkili ve görevli oldugu görülmektedir.
4 Subat 1983 tarih ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 15.maddesinin 2.
fıkrasına göre, Yargıtay Hukuk ve Ceza Genel Kurulları, içtihatların birlestirilmesi
yoluyla, sırasıyla hukuk dairelerinin ve cezadairelerinin kararları arasında ortaya
çıkabilecek çeliskileri nihai olarak gidermekle görevlidir. Aynı Kanunun 16.
maddesinin 5. fıkrasına göre, asagıda belirtilen kararlar arasında meydana gelebilecek
çeliskilerin nihai olarak giderilmesi, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun görevidir.
• Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararları,
• Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararları,
• Yargıtay Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının kararları,
• Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile bir hukuk dairesinin kararları,
• Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile bir ceza dairesinin kararları,
• Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile bir ceza dairesinin kararları,
• Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile bir hukuk dairesinin kararları,
• Bir hukuk dairesi ile bir ceza dairesinin verdigi kararlar olarak belirtilmistir.
Aynı Kanunun 45. maddesi, Yargıtay içtihatlarının birlestirilmesi için
izlenecek usul kurallarını düzenlemistir. Bu maddeye göre :‘‘Içtihatların
birlestirilmesini Birinci Baskan, dogrudan dogruya veya Yargıtay dairelerinin veya
genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Bassavcısının
bizzat yazı ile basvurması halinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması
zorunludur. Diger merci veya kisilerin gerekçe göstererek yazılı basvurmaları halinde,
içtihadı birlestirme yoluna gitmenin gerekip gerekmedigine Birinci Baskanlık Kurulu
karar verir. Bu karar kesindir. Içtihadı birlestirme kararlarının degistirilmesi veya
kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule baglıdır.
Içtihadı birlestirme görüsmeleri, alınmıs olan ilke kararları çerçevesinde
yürütülür ve kararları yazılır. Içtihadı birlestirme kararları benzer hukuki konularda
Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini baglar. Içtihadı
birlestirme kararlarının niteligini açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en
kısa zamanda Adalet Bakanlıgına bildirilir. Adalet Bakanlıgı bütün adliye
mahkemelerine ve Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.
Içtihadı Birlestirme Kurulları, genel kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe
ve görüslerle baglı olmaksızın sorunu baska bir görüsle karara baglayabilirler.’’
Yargıtay Içtüzügünün 14.-16. maddeleri, 104. maddesinin A fıkrasının 1 ve 2.
bentleri ve 108. maddenin 1, 2, 3. fıkraları ve 29. Maddesi de, içtihatların
birlestirilmesi durumunda izlenecek usul kurallarını içermektedir.
Bu kapsamda yargı kararlarındaki yeknesak / belirlige vurgu yapan Avrupa
Insan Hakları Mahkemesi AIHM kararlarında Avrupa Insan Hakları Sözlesmesi’nin 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına vurgu yapıldıgı, Anılan maddede “Herkes
davasının medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyusmazlıklar ya da cezai alanda
kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla
kurulmus bagımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından kamuya açık olarak ve makul
ESAS NO : 2020/9717
KARAR NO : 2021/2003
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
bir süre içinde, görülmesini isteme hakkına sahiptir…” düzenlemesine yer verildigi
anlasılmaktadır. (AIHM) adil yargılanma hakkının hukukun üstünlügünün Sözlesmeci
devletlerin ortak mirası oldugunu belirten Sözlesme’nin ön sözüyle birlikte
yorumlanması gerektigini belirtmektedir. Hukukun üstünlügünün temel unsurlarından
biri, hukuki durumlarda belirli bir istikrarı garanti altına alan ve kamuoyunun
mahkemelere olan güvenine katkıda bulunan hukuki güvenlik ilkesidir. Toplumun
yargısal sisteme olan güveni hukuk devletinin esaslı unsurlarından biri olmasına
ragmen birbirinden farklı yargı kararlarının devamlılık arz etmesi, bu güveni
azaltacak nitelikte bir hukuki belirsizlik durumu yaratabilecektir (Bkz: Nejdet Sahin
ve Perihan Sahin/Türkiye [BD], B. No: 13279/05, 20/10/2011, § 57).
Anayasa Mahkemesinin 25/12/2018 tarihli 2017/29896 basvuru sayılı, bireysel
basvuru kararında da “Yargısal kararlardaki degisiklikler, hukukun dinamizmini ve
mahkemelerin yaklasımlarını yasanan gelismelere uyarlama kabiliyetlerini yansıtması
yönüyle olumludur. Ancak uygulamadaki birlikteligi saglaması beklenen yüksek
mahkemeler içinde yer alan dairelerin benzer davalarda tatmin edici bir gerekçe
göstermeksizin farklı sonuçlara ulasması, bir kararın belirli bir daireye düstügü
takdirde onanacagı, baska bir daire tarafından ele alındıgı takdirde bozulacagı gibi
ihtimale dayalı ve birbirine zıt sonuçları ortaya çıkarır. Bu ise hukuki belirlilik ve
öngörülebilirlik ilkelerine ters düsecektir. Ayrıca böyle bir algının toplumda
yerlesmesi hâlinde bireylerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına duymaları
beklenen güven zarar görebilir (Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932, 6/1/2015).”
Gerekçesine isaretle hukuki güvenlik hakkıyla dogrudan irtibatlı hukuki belirlilik ve
öngörülebilirlik ilkelerine vurgu yapılarak Yüksek mahkeme kararlarının yani
içtihatların birbirine zıt nitelikte olmamasına isaret edilmistir.
Içtihat degisikliginin Sürpriz Karar yasagı çerçevesinde de degerlendirilmesi
gerekir. Sürpriz karar, ilgilinin yargılamanın o ana kadarki seyrine göre, haklı olarak
beklemedigi, umulmadık bir kararla karsılasmasıdır. Sürpriz karar yasagı ise,
yargılamanın adil ve hakkaniyete uygun sekilde yürütülmesi durumunda tarafların
öngöremedikleri bir kararla karsılasmamalarını ifade eder. Sürpriz karar yasagı,
hukukun gelisimine ve yeni sartlara uyarlanmasına engel olacak mutlak bir yasak
olarak anlasılmamalıdır. Süphesiz mahkemeler yeni içtihatlar gelistirebilirler, önceki
içtihatlardan farklı bir karar verilebilir, hatta yeni ve özelikle somut olayda ortaya
çıkan hukuki durum bunu gerekli kılabilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesi geregince hâkimin hukuku kendiliginden
uygulaması söz konusu oldugunda sürpriz karar yasagının ihlalinden söz edilemez.
Bununla birlikte mevcut içtihatlar dısında yeni bir görüs benimsenecekse, öncelikle
tarafların bu konuda bilgilendirmesi gerekir (ÖZEKES, Muhammet, Medeni Usul
Hukukunda Hukuki Dinlenilme Hakkı, Ankara 2003, s. 185 vd.).
Öte yandan, sürpriz kararların giderilmesi yönünden yukarıda isaret edilen
içtihadı birlestirme prosedürlerinin mümkün oldugu kadar kısa sürede verilebilmesi
ve bu sayede çeliskili kararların uygulamada yarattıgı tereddüt ve güvensizlik
ortamının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Çeliskili kararların ortaya çıkmasının
önlenmesi her seyden önemlidir. Ancak bir sekilde verilmis çeliskili kararlar varsa, bu
kararlardaki çeliski zaman geçirmeden ortadan kaldırılabilmelidir. Içtihadı birlestirme
sebeplerinden birisi, Yargıtay hukuk dairesi ile bir baska dairenin içtihatları arasında
çeliski bulunmasıdır (Yargıtay Kanunu m. 15/2-b). Hukuk Genel Kurulu’nun
ESAS NO : 2020/9717
KARAR NO : 2021/2003
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
kararları, hukuk daireleri bakımından baglayıcı degildir. Bu nedenle daireler, Hukuk
Genel Kurulu’ndan farklı kararlar verebilir. Bu durumda da içtihadı birlestirme
yoluna gidilmelidir (Yargıtay Kanunu m. 16/5). Üçüncü olarak Yargıtay’ın bir
dairesinin yerlesik içtihadından dönmek istemesi halinde içtihadı birlestirme yoluna
basvurulmalıdır (Yargıtay Kanunu m. 15/2-c). Özellikle bu sonuncu sebeple içtihadı
birlestirme yoluna son yıllarda pek basvurulmamaktadır. Bu tutum hem Yargıtay
Kanunu’na aykırılık olusturmakta, hem de sürpriz karar verme yasagına aykırılık
teskil etmektedir. Yargıtay dairelerinin kendi içinde çelisik kararlar vermesi sürpriz
karar verme yasagına ve dolayısıyla adil yargılanma hakkına aykırılık teskil
etmektedir. Yargıtay’ın bir dairesi yerlesik içtihadından dönmek isterse, farklı bir
karar verilmesinin gerekçeleriyle birlikte, Yargıtay Birinci Baskanı’ndan içtihatların
birlestirilmesini istemek zorundadır. (PEKCANITEZ, Hakan, Yargıtay Yönünden
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Degerlendirilmesi, TBB Dergisi 2019- 144. Sayı)
Anlatılanlara ek olarak Yargıtay hukuk dairelerinden birisi yerlesik
içtihatlarından dönmek isterse; bir Yargıtay hukuk dairesi benzer olaylarda (aynı
hukuki sorun hakkında) birbirine uymayan kararlar vermis bulunursa içtihatların
birlestirilmesine Hukuk Genel Kurulu karar verecektir. (ARSLAN, Ramazan/
YILMAZ, Ejder/ TASPINAR AYVAZ, Sema, Medeni Usul Hukuku, 3. Baskı,
Ankara 2017, s. 95)
Bu açıklamalar dogrultusunda somut olaya gelindiginde; Yargıtay 1. Baskanlar
Kurulu’nun 07.07.2020 tarih ve 173 sayılı kararıyla Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin
02.09.2020 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına, 28.01.2020 tarih ve 31022
sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 23.01.2020 tarih
ve 2020/1 sayılı isbölümü kararı ile 21.Hukuk Dairesine verilen ve bu dairenin
arsivinde bulunan islerin 10. Hukuk Dairesine devrine karar verilmistir.
Davacı tarafından açılan dava, is kazası hukuksal sebebine dayalı sigortalının
maddi ve manevi zararlarının giderilmesine iliskin olup, bu davaların önceden beri
temyiz incelemesini (Kapatılan) Yargıtay 21. Hukuk Dairesi yapmakta ve anılan daire
içtihatlarında maddi tazminatın hesabı noktasında öteden beri istikrarlı bir sekilde
bakiye ömür tablosu olarak “PMF 1931”isimli bakiye ömür tablosu esas
alınmaktaydı. (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesi’nin “PMF 1931” isimli bakiye ömür
tablosunun hesapta esas alınmasına iliskin kararlarından baslıcaları (22/06/2020 tarih
2020/440 E- 2020/2579 K, 24/02/2020 tarih 2019/5821 E- 2020/1041 K, 13/05/2019
tarih 2018/6363 E-2019/3695 K, 16/10/2018 tarih 2017/3933 E- 2018/7427 K,
13/11/2017 tarih 2016/6805 E2017/9218 K, 28/12/2016 tarih, 2015/20499 E-
2016/15704 K, 08/03/2016 tarih 2015/8807 E-2016/3789 K, 03/11/2015 tarih
2015/6114 E- 2015/19412 K, 09/06/2014 tarih 2014/5008 E2014/12966 K,
30/09/2013 tarih 2013/11481 E- 2013/17674 K, 24/09/2012 tarih 2011/5829
E2012/15379 K, 11/03/2010 tarih 2009/2406 E- 2010/2693 K, 29/01/2006 tarih
2006/12307E2007/790 K,) seklinde belirtilebilir.
O halde, bakiye ömür tablosu konusundaki köklü içtihattan dönülmesi için
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu veya Yargıtay Içtihadı Birlestirme Kurulu tarafından
verilen bir karara ihtiyaç duyuldugu, aksi durumun köklesmis içtihatla taraflar lehine
dogan hukuki güvenlik hakkını ihlal edecegi açıktır.
Bu durumun aksinin kabulü halinde ise; bilinen durum var iken, varsayıma
dayalı olarak hesap yapılmayacagına dair ilkeden hareketle, öncelikle aktif dönem
ESAS NO : 2020/9717
KARAR NO : 2021/2003
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıstır.
hesap sonu ve pasif dönem baslangıç tarihi olarak, her bir dava açısından bir ayrıma
gidilmesi, 506 sayılı Kanuna tabi sigortalılar için bu kanunda öngörülmüs olan
emeklilik yası ile gelirin baglanmasına esas bakiye ömür süresinin, 5510 sayılı
Kanuna tabi sigortalılar yönünden ise bu kanunda öngörülmüs olan emeklilik yası ile
gelirin baglanmasına esas bakiye ömür süresinin dikkate alınması gerekmektedir.
Ayrıca, is kazası ve meslek hastalıgı hukuksal sebebine dayalı SGK tarafından açılan
rücu davaları için temyiz inceleme mercii olan Yargıtay 10. Hukuk Dairesince
uygulanmakta olan “TRH 2010” adlı bakiye ömür tablosunun sigortalı ve hak
sahipleri tarafından açılan tazminat davalarına da uygulanacagının kabulü halinde ise,
bu bakiye ömür tablosu içerisinde yer alan “TRHA 2010” ve “TRSH 2010”
sütunlarının bakiye ömür hesabında neden dikkate alınamayacagının kararda
açıklanarak açıkça belirtilmesi gerektigi kanaatindeyim.
3-Hukuki güvenirlik açısından tazminat hesabında baz alınacak yasam tablosu
degisikliginde Yargıtay Kanunu’nun madde 15/2-c hükmü uygulanmaksızın görüs
degisikligine gidilecekse 21. Hukuk dairesinin 10.Hukuk Dairesi ile birlestigi
02.09.2020 tarihinin de verilecek bozma kararları açısından milat olarak kabul
edilerek, en azından bu birlesme tarihinden sonra açılacak davalar için hukuki
güvenlik hakkı kapsamında “TRH 2010” bakiye ömür tablosunun uygulanması
gerektigine isaretle karar verilmesi gerektigi kanaatindeyim.
Belirtilen bütün bu açıklamalar dogrultusunda, somut olayda davacı
sigortalının is kazasına ugraması nedeniyle, PMF 1931 tablosuna göre yapılan hesapta
hatanın bulunmadıgı, anılan tablonun (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin köklesmis
içtihatları ile geçmisten günümüze kadar istikrarlı sekilde uygulandıgı, görülmektedir.
Yasam tablosunda PMF 1931 yerine TRH 2010 tablosunun uygulanması noktasında
yukarıda izah edildigi gibi Yargıtay Kanununun öngördügü prosedür izlenmeden
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun genelgelerle uyguladıgı yasam tablosunun baz alınması
yerinde bulunmadıgından TRH 2010 tablosunun maddi tazminatın hesabı noktasında
uygulanması gereken tablo oldugunu belirten sayın çogunluk tarafından verilen
bozma kararına katılamıyorum.
Muhalif Üye
Ahmet YENER
Kararı İndir

Leave A Reply